Temmuz 2015 / sayfa 1
toplumsal özgürlük
“Yeşil Yol”a dur de!
“Devlet kimmiş, vali, kaymakam kimmiş, ben halkım” diye haykıran Hava Analar cüreti örgütlüyor...
toplumsal özgürlük facebook.com/ToplumsalOzgurlukPartiGirisimi
twitter.com/toplmsalozgrlk
2 TL / Temmuz 2015
Yeşil Yol’a hayır
Kenan DAĞAŞAN Kapitalizmin doğa talanında kullandığı önemli buluşlarından bir tanesi, yaptığı talanın boyutunu örtbas etmek amacıyla projelerine verdiği isimle talanı makyajlamasıdır. AKP hükümetinin talan ve katliam yasasını ismini hatırlarsınız: Tabiat ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu. Türkiye tarihinde doğaya bu kadar çok zarar veren bir yasa henüz görülmemiştir. Şimdi yine aynı oyunla karşı karşıyayız. Karadeniz’in büyük bir kısmını kapsayacak, yüz binlerce ağacın ve canlı türünün katliamına yol açacak, tamamen rant ve kar amaçlı bir proje hayata geçiriliyor. Eşsiz doğal güzelliğin ortasına 2600 km’lik beton yol yapılıyor ve adına “Yeşil Yol” deniyor. Devamı 13.sayfada
Hatay ve seçimler Selda ÖZGÜR 2014 yerel, cumhurbaşkanlığı ve 2015 genel seçim derken yoğun bir sandık trafiğini atlattık. Bu seçim trafiğinde sonuçları merakla beklenen sınırda bir kent Antakya. Cihatçı katillerin katliamlar için eğitilip donatıldığı, Ortadoğu dengelerinin değiştirildiği ve savaşın gidişatının ildeki operasyon odalarında belirlendiği, Suriye’ye komşu bir kent. Gezi ayaklanmasında sokakları uzun bir süre terketmeyen ve üç şehit veren, yanı başlarında akrabalarının katledilmesinden rahatsız, bomba ve savaş uçakları sesleriyle yaşama alışmış bir halk. Ve seçimler. Hatay’a sınırı olan Suriye’nin İdlip şehrinin Fetih ordusu tarafından düşürüldüğü... Devamı 6.sayfada
Söz, yetki, karar; Halk Meclislerine! Şmdi, Halk Meclislerinin özgür iradeleriyle ortaklaşarak kuracakları bir demokratik cumhuriyetin zamanıdır! Ortaklaşan halk güçleri, sokaklardan sonra sandıklarda da kendi seçeneğini inşa etti. 7 Haziran, HDP’de gerçekleşen bu ittifakın bir zaferi oldu. Artık, 6 milyonluk bir toplumsal gücün “Ben, varım” dediği bir ülkede yaşıyoruz. Ama, hiç bir şey bitmedi, her şey yeni başlıyor. Şimdi, seçim zaferini arkasına alan halk güçlerinin, daha güçlü ve daha cüretli hareket etmesi, daha yüksek hedeflere yönelmesi gerekiyor. Şimdi, henüz fethedilmemiş yeni alanlara yayılmak zamanıdır. Şimdi, sokaklar, özgürleşme mekanları olarak doldurulmalı, halkın iradesinin sesiyle çınlamalıdır.
AKP’nin çıkmazları Gittikçe daha korkak, daha dengesiz ve daha saldırgan bir hale geliyorlar.
2
Özgürlükçü futbol Ömer Naci Jr. Türkiye Futbol Federasyonu’nun (TFF) mevcut yönetiminin, hükümet tarafından memleketin futbol dünyasına “intizam” getirmesi ve bunu yaparken, ülkenin şu an için tam kullanılamayan en büyük rantının olduğu bu sporda, atılan her adımdan yurttaşlardan para alınmasının sağlanması amacıyla görevde olduğu, şu ana dek aldıkları kararlarda görüldü. Türkiye’nin futbol dünyasında nadir görülen, devlete, iktidara ve kolluk kuvvetlerine karşı tepkinin, Haziran İsyanı öncesinde kendini çeşitli çatışmalarda gösteren, Gezi Parkı direnişinde alevlenen... Devamı 15. sayfada
Halkın meclislerini kuralım AKP, yenilgiyi kabul etmiyor ve erken seçim yaparak yeniden tek başına iktidar olmanın peşinde. Erdoğan, başkan ya da sultan olmaktan vazgeçmiş değil. CHP, bir çıkmaz içinde olduğunu bir kez daha gösterdi. Ama, hiçbir şey olmamış gibi davranıyor. Yüz kere daha seçim olsa, hiç birisini kazamayacağını herkes biliyor. MHP, oyunu arttırsa da, içinde olduğu sıkışmışlıktan çıkamıyor. Öyle ki, bin yıl daha geçse, aynı şeyleri söyleyecekler. Bir erken seçim neyi değiştirecek ki? Bunların hangisi umut veriyor? Şimdi, “Devlet kimmiş, vali,
kaymakam kimmiş, ben halkım halk” diye haykırarak talana açılan yaylalarını koruyan Karadeniz’in cesur kadınlarının peşinden gitme zamanıdır. Onlar, bize yol gösteriyorlar. Kapitalist sistem dünya çapında krizde ve bir çıkış yolu henüz bulunamadı. Türkiye’de, siyasal rejim henüz bir anayasal zemine bile oturamamış durumda. Siyasal partiler sistemi tıkanmış ve o çıkmazda sürekli kendisini tekrar ediyor. Oligarşik-totaliter diktatörlük, bin yıllık despotik devlet düzeyinde bile zorlanıyor. Şimdi, bu tıkanıklığa, halkın kendisini kendi çıkarları doğrultusunda
7 Haziran’dan sonra Toplumsal güçler HDK ile ya da o olmadan Halk Meclislerinikurabilmeli.
4
örgütleyip yönettiği bir “Demokratik Cumhuriyet” mücadelesiyle müdahale etmeliyiz. Egemenlerin çıkmaza girmiş ve krizdeki sistemi, devleti, rejimi; hepsi, onların olsun!
Demokratik Cumhuriyet’e doğru Halk Meclislerinde kendisini örgütleyerek özgürleşen halk, egemenlerin diktatörlüğüne karşı kendi iradesini dayatabilir. Evet, valilik ve kaymakamlık gibi saltanatlık makamları kaldırılsın! Söz, yetki, karar; Halk Meclislerine! Şimdi, Halk Meclislerinin özgür iradeleriyle ortaklaşarak kuracakları bir demokratik cumhuriyetin zamanıdır!
Kürtlerin rotası Tel Ebyad hamlesiyle mevcut konumu oluşan yeni denklemde daha üst boyutlara sıçrattı.
7
Yunanistan krizinin jeo-politiği Yunanistan krizi çok boyutlu bir mahiyete büründü. Farklı katastrof olasılıklarına karşı, halkın kendi geleceğini fethetmesinden başka çaresi yok. Volkan YARAŞIR Yunanistan krizi, çok boyutlu ve çok yönlü bir karaktere büründü. Kriz ekonomik, siyasi ve jeo-politik boyut kazandı. AB’nin kapitalist entegrasyon düzeyi krizin bulaşma riskini yükseltiyor. Krizin etkileri başta Avrupa’nın Akdeniz havzası olmak üzere, Avrupa’nın dominant ülkelerini sarsmaya başladı.
AB’nin iç dengeleri zorlanıyor. Süreç AB’nin homojenleşmesini aşındırdı. Kriz giderek Balkanlardaki jeo-politik statükoyu etkileyecek aşamaya geldi. Artık Yunanistan’daki gelişmeler çok geniş siyasi, ekonomik spekturuma sahip. En zayıf halka, AB gibi, finans kapitalin”entegrasyon mezbahasının” gücünü, kırılganlığını açığa çıkarıyor.
Zincirin en zayıf halkası ve zincirin gücü 2009’dan beri Avrupa, kapitalizmin yapısal/genelleşmiş krizinin odak coğrafyası oldu. Yunanistan bu coğrafyanın en zayıf halkası olarak öne çıktı. Borç çevriminin kırılması ülkeyi iflas noktasına getirdi. Yunanistan’da borç krizi, AB’nin birinci periferisi olan Güney Avru-
pa’da/Avrupa’nın Akdeniz havzasında hızla senkronize bir etki yarattı. Başta İspanya, Portekiz, İtalya, Kıbrıs Cumhuriyeti, İzlanda ve İrlanda borç ve bankacılık krizi içini girdi. Hatta kriz Fransa’da sarsıcı sonuçlar doğurdu. Almanya kısa bir ekonomik durgunluk yaşadı. İhracaat sorununu, Uzak Asya’ya açılarak çözdü. Devamı 11. sayfada